Yeni Normal Normal nedir? Peki ya yeni normal? Hiçbirimizin alışık olmadığı bu yeni düzende bir çoğumuz yeni normaller edindi. Belki yıllardır kolonya kullanmayanlar ceplerinden kolonya olmadan rahat hissedememeye başladı , sosyal kelebek olanlar yalnızca evdeki çiçekleri ile sosyalleşmeye başladı ya da makyaj için saatlerinide harcayanlar ise maskesini takıp sokağa fırladılar. Hepimizin geçirdiği bu uyum sürecinden ne kadarı eski normal ile birlikte hayatlarımızdaki yeni normal olur iken ne kadarı sadece anı olarak hatırlanacak?

Fotoğraflar

1)Eldiven ve maske kullanımını abartmak.

2)Uyandığında aklına ilk gelenin kolonya ve korona olması.

3)Maskelerin yeni aksesuarlarımız olması.

4)Maskeye göre kıyafet seçimi.

5)Maskenin altında kalan makyajı yeni normalde maskenin üzerine taşımak.

6)Peki ya oje?

7)Bilgisayar başında geçirilen uzun saatler.

8)Eve karşı artan duygusal bağ ve bu bağ ile birlikte artan psikolojik sorunlar.

9)Görevimiz kargo.

10)Günlük rutin temizlik

11)Kapanış: Sosyal medya hesaplarına #evdekal msji.

Karantina süresince aynı evi paylaşıyor olsakta evde ki herkes aslında birbirinden bağımsız ve aynı zamanda da bağımlı olarak hayatlarına devam ediyorlar. Annemin karantinada neler yaptığını gözlemlediğim ve fotoğrafladığım seride sanal olarak iletişim kurduğu insanlar dışında evde ki başka bir bireyin gözükmüyor olmasının bir sebebide belki bu bağımsızlık halidir.

Ben bu düşünceler arasında kaybolurken sokaktan gelen bir ses beni içinde bulunduğum ana geri getiriyor ve sesin nereden geldiğini anlamaya çalışıyorum. @Denizhan Algan

Eğitmenin Yorumu / Comment of Instructor

Betül’e yazdıklarım genel olarak senin için de geçerli. 5 ayrı karı 5 ayrı portakal hikayesi. Bir iki öneri ve tespit sadece: İlk fotoğraftaki portakalın hatlarını görmemiz açısından arkadaki beyaz binanın önüne yerleştirmen doğru hareket. Bu fotoğraf da renkli olsaydı, hepsi bir seri olurmuş sadece. 4. kesik portakalı makro bir objektifle çekebilseydin çok daha farklı bir sonuç ortaya çıkardı. Ama eldeki teknik ekipman buysa fotoğrafı bir tık yukarı çekmek adına üstteki yarımın ışığıyla alttakinin ışığı arasındaki farklı çoğaltabilirdin. Bir kağıt vb herhangi bir şeyle alta daha az ışık gitmesini sağlayarak olabilirdi mesela. Son karenin konusu çok iyi, tek eksiği kadraj ve yerleşim. Dik kadraja yerleşen (sağa yatmış fotoğrafı da düzelterek) ve portakalın ya karenin üçte birinde aşağıda ya da üçte birinde yukarıda oldu bir kare daha etkili olurdu. Altta iki örnek var.

Eğitmenin Yorumu / Comment of Instructor

Kendi çektiğin fotoğrafları kullanman güzel. Bunun tek tehlikesi yaşadığın duygularla göster(ebil)diklerini karıştırılabilmesi. Sen bu tuzağa pek düşmemişsin. Tek parça hariç. O da No Escape. No Escape parçasını şehir yaşantısını anlatan “kalabalık, eğlenceli, hızlı, enerji, parlak ışıklar” gibi kelimelerle tarif etmişsin. Oysa fotoğrafların İstanbul’a ait olduğunu bilmesek bu kelimeleri fotoğrafların tarifinde kullanmamız zor olurdu. Siyah beyaz olmaları da yazdığın tanımı bize geçirmelerini zayıflatan unsurlardan biri. Renkli olduklarını bir düşün. Fotoğrafta öncelik ne gördüğümüzdür. Gördüğümüz önce duyularımızı, sonra hayalgücümüzü tetikler.