Terkedilmiş Yazlık Yazlığımdan çıkıp sahile doğru yürürken, bir türlü kullanamadığımız şezlonglar. Arkadaşımla tekrar eskisi gibi deniz deneyimi. Sahile baktığımda onlarca insan yerine sadece bir köpeğe kalan koskoca deniz. Biraz daha yürüdüğüm de tüm otellerin kapalı restorantları ve kullanılmamış sandalyelerinin gölgesi. Yürüyüş sırasında maskeli arkadaşımın portresi, arkadan vuran güneşin oluşturduğu silüet ve ışık çizgisi. Bir ara sokağa girdiğimde de yazlıkların sadece heykellere ve bitkilere kaldığını gördüm. Terkedilmişlik hissi. Gökyüzünün mavisi ve bitkilerin yeşilliği arasında insanlardan kalan izler Sokaklar bomboş, hayvanlara kalan bir yaz kasabası. Hava çok güzel fakat aktiviteler kısıtlı. Kanolar su dolmuş. Bomboş sandalyelerin sadece geçerken bile görünüşü terk edilmiş hissini daha da yoğunlaştırıyordu. Uzun bir günün ardından yalnız başıma terasta gün batımını izleyerek gelecek normalin düşüncelerine daldım.
1) Babamın sabah rutini salonda kahve içip gazete okumaktır.
2) Sonra bahçeye atarız kendimizi.
3) Bahçede duran teknemizin ilk aşamalarına uzaktan bakarız.
4) Bir kaç telefon görüşmesi yapılır çalışmaya başlamadan önce.
5) Eldivenler takılır ölçümler yapılır bende not tutarım.
6) Tahta parçalarını kesmeye başlarız, işin verdiği dağınıklık ve doğallık çalışan kafayı anımsatır bana.
7) İşini tutkuyla yapar babam, tahta parçası tam oturdu.
8) Bir molaya ihtiyacımız var arada. Kuş bakışı. Masadan eksik olmayan matkap.
9) Tabi çok oturamaz babam, fikirler durmuyor. Çalışmaya devam
10) Sırada tahtaları boyamak var.
11) Babam boyarken, bahçedeki ağaçların gölgesi vuruyor üstüne. Kontrastlı bir desen görünümü.
12) Tahta yerine konur, ismini yazıyorken.
13) Monte ederken. İlerlemeyi sembolize ediyor bu görüntü.
14) Yoğun çalışma sonrası uyuyakalmamak mümkün mü?
Artık dışarıdaki seslerden daha çok kendi içimdeki sesi bulmaya çalışıyorum. Bulmaya çalıştıkça dikkatimi dağıtıyor telefonumdan gelen bir ses daha. Herkes gibi esiri oluyorum bir anda telefonun. Günün bu saatine kadar uyumadan yaptığım şeyler kendimi bulmamı sağladı mı? Yoksa sadece yapmak için mi yaptım bunları? / I am trying to find my inner voice rather than the ones coming from the outside. While I am trying to find it, another notification coming from my phone distracts me again. I am being enslaved by the phone like everyone else. Did the things I did till this time of the day make me find myself? Or I just did it?
Eğitmenin Yorumu / Comment of Instructor
Çileği farklı sıfatlarla tanımlama fikrin hoşuma gitti. Çektiklerin de genel olarak bu fikri iyi yansıtıyor. The darker close-up ile ilgili eleştirim şu: Bu fotoğrafın ilk kareden farklı olabilmesi için daha fazla kontrasta ihtiyacı var. Daha fazla kontrast ile 1. Çileğin dış kontürü arka fondan daha net ayrılacaktı, 2. Soldaki ışık ile sağdaki karanlık arasındaki fark daha fazla ortaya çıkacaktı ve biz karanlıkta kalmış bir çilek yerine, ters ışıkta kalmış bir çileğin figürünü daha iyi görecektik. The trapped strawberry için önerim ise, alttaki beyaz zeminin kavanozun altına (ya da altına çok yakın bir çizgiye) denk gelecek şekilde biraz daha alttan çekmen. Ufuk çizgisi üzerindeki gemin gibi düşün. Böylece çileği biraz daha iyi görürdük. Son önerim the surreal strawberry için. Göz çileği bir parça daha arkada istiyor.
Eğitmenin Yorumu / Comment of Instructor
First of all; you have explained very well what feelings the songs gave you. While we listen to the music, look at the photos and read this text, we have a story in mind. Moreover, the story also activates our imagination.
The rhythm you wrote for bolero and the energy you wrote for no escape are seen in this imaginations but not not seen in the photos. Your key phrase is “I look a whole atmosphere behind it.” The photographer have to show the atmosphere first in photos.