Fotoğraf anlatımında yakaladığın noktalar doğru. Renk seçimlerin, perspektif kullanımları vs. Eksiğin bu secimlerini daha kuvvetli karelerle gösterebilmek. Örnek vermek gerekirse Happy’nin ikinci karesindeki sağdaki köpeğin karenin en önünde olduğunu ve adamı kameraya doğru çekiştirdiğini düşün. (Cooker çok heyecanlı bir cinstir, genelde de sahibini sürükler:) Kadrajımızda artık yüzünü gördüğümüz sevimli bir köpek, kareye dinamizm katan çekiştirdiği sahibi ve şehrin diğer tüm unsurları (çektiğin gibi) olacaktır. Peki bunun için ne yapılabilirdi? Sadece bu karenin oluşacağını hissedip, köpek gelene kadar birkaç dakika beklemek. Bolero’da da sorun yine teknik. Bu sefer kompozisyon değil ışıkla ilgili. Fotoğrafın büyük bölümünü oluşturan ve ritmi veren merdivenleri neredeyse görmüyoruz. No Escape için teknik bir yorum yapmayacağım. Zira senin fotoğrafın değil. Ama diğer ikisine göre bizi daha dışarıda bırakıyor. Nedeni senin parçayı dışında hissetmen ve doğal olarak fotoğrafı da bu dürtüyle seçmen.
Kıssadan hisse: No Escape’deki dürtünü yönlendirip fotoğraflarına yansıttığında fotoğrafçı oldun demektir. Yani ne hissettiysen onu bize gösterebildiğinde.
Fatma Sude Salahor
Eğitmenin Yorumu / Comment of Instructor